110. Mektup

Bu mektup, şeyh Sadreddin’e yazılmıştır. İnsanın, kulluk vazifelerini yapmak ve Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için yaratıldığı bildirilmektedir: Hak teâlâ sizi, yüksek insanların istediği şeylerin sonuna kavuştursun! İnsan, kulluk vazifelerini yapmak için ve hep Hak teâlâ ile olmak için yaratıldı. Bunlara da, geçmişlerin ve geleceklerin efendisine “aleyhi minessalevâti etemmühâ ve minetteslimati ekmelühâ” zâhiri ve bâtını tam…

111. Mektup

Bu mektup, şeyh Hamid-i Sünbüli’ye yazılmıştır. Tevhid, kalbi Allahü teâlâdan başka şeylerden kurtarmak olduğunu bildirmektedir: Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçtiği kullarına selamet olsun! (Tevhid) kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere bağlanmaktan kurtarmak demektir. Kalbi mâsivâya çok az bile olsa, bir bağlılığı bulunan kimse, tevhid sâhibi olamaz. [(Mâsivâ), Allahü teâlâdan başka şeylerin hepsi demektir.] Bu nimeti…

112. Mektup

Bu mektup, şeyh Abdül-Celil-i Tehaniseri’ye yazılmıştır. Birinci vazifemiz, Ehl-i sünnet vel-cemaat îtikadını elde etmek olduğu bildirilmektedir: Hak teâlâ, zarar ziyan içinde olan bizleri, doğru oldukları müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemaat âlimlerinin bildirdikleri îtikada kavuştursun! Beğendiği işleri yapmakla şereflendirsin! Bu iyi işleri yapmaktan hâsıl olan halleri de ihsan buyursun! Kendi mukaddes makâmına çeksin! Fârisî Mısra tercümesi:…

113. Mektup

Bu mektup, Cemaleddin Hüseyin Külabi’ye yazılmıştır. Mübtedî ile müntehînin cezbeleri arasındaki farkı bildirmektedir: Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçtiği, beğendiği kimselere “rahmetullâhi aleyhim ecma’în” selam olsun! Cezbe, yani çekilmek, ancak bir üst makâma olur. Daha üst makâmlara çekilmez. Şuhûd da böyledir. Bir makâm görülebilir. O hâlde, kalp makâmında bulunup sülûk yapmadan, cezb edilenler, ancak kalbin…

114. Mektup

Bu mektup, Sofi Kurban’a yazılmış olup Peygamberlerin en üstünü olan Muhammed aleyhisselâma uymaya teşvik eylemektedir: Cenâb-ı Hak, hepimizi, dünya ve ahiretin efendisi ve bütün insanların her bakımdan en yükseği ve en iyisi olan, Muhammed Mustafaya “sallallâhü aleyhi ve sellem” tâbi olmak saadetiyle şereflendirsin! Çünkü Cenâb-ı Hak, Ona tâbi olmayı, Ona uymayı çok sever. Ona uymanın…

115. Mektup

Bu mektup, Mollâ Abdülhak-ı Dehlevî’ye “rahmetullâhi aleyh” yazılmıştır. Gittiğimiz yolun yedi basamak olduğu bildirilmektedir: Fârisî Mısra tercümesi: Her ne olursa olsun, dosttan konuşmak daha tatlı! Bizim gitmekte olduğumuz yol, yedi adımdır. İki adımı (Âlem-i halk) dadır. Yani, madde aleminde, ölçü alemindedir. Beş adımı (Âlem-i emr) dedir. Yani maddesiz, ölçüsüz âlemdedir. Âlem-i emrde olan birinci adım…

116. Mektup

Bu mektup, Mollâ Abdülvahid-i Lahorî’ye yazılmıştır. Kalbin selameti, mâsivâyı unutmakta olduğu bildirilmektedir: Kıymetli kardeşimin mektubu geldi. Kalbin selameti için yazdıklarınız anlaşıldı. Evet, kalbin selameti, onun mâsivâyı unutmasına bağlıdır. Öyle ki zorla hatırlatmak isteseler, hatırlayamamalıdır. [Allahü teâlâdan başka her şeye, yani mahlukların hepsine (Mâsivâ) denir.] Bu hâle (Fenâ-i kalp) denir. Bu yolun birinci basamayı, bu Fenâya…

117. Mektup

Bu mektup, Mollâ Yar Muhammed Kadîm-i Bedâhşi’ye yazılmıştır. Başlangıçta, kalp hisse bağlıdır. Sona varınca, bu bağlılığın kalmadığı bildirilmektedir: Mevlânâ Yar Muhammed bizi unutmamış. Kalp, çok zaman his organlarına bağlıdır. Duygu organlarından uzak olanlar, kalpten de uzak olur. Hadis-i şerifte, (Göz görmeyince, gönülden de uzak olur) buyruldu. Bu hadis-i şerif, kalbin duygu organlarına bağlı bulunduğu mertebeyi…

118. Mektup

Bu mektup, Mollâ Kasım Ali Bedâhşi’ye yazılmıştır. Allah adamlarına dil uzatmanın felaket olduğunu bildirmektedir: Bizi sevenlerden Mevlânâ Kasım Alinin yolladığı mektup geldi. İçindekiler anlaşıldı. Casiye sûresi 15. âyetinde meâlen, (İyi iş yapan, kendine iyilik etmiş olur. Kötülük yapan da, kendine etmiş olur) buyruldu. Hâce Abdullah-i Ensârî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Ya Rabbi! Her kimi kovmak istersen,…

119. Mektup

Bu mektup, Mîr Muhammed Numan Bedâhşi’ye yazılmıştır. Olgun olan bir büyüğün sohbetinde bulunmayı övmektedir: Mîr hazretlerinin kıymetli mektubu geldi. Bu yol, aklın ermediği, şaşırdığı bir yoldur. Hadis-i şerifte, (Bir kimseye deli denilmedikçe, imanı tam olmaz) buyruldu. Aklı başından gidince, çoluk çocuğun işlerini bırakır. Şunun bunun düşüncesini unutur. Kalbin cemiyetine [temizliğine] kavuşur. Dünyaya olan bu soğukluk,…